24 Nisan 2010 Cumartesi

sustum

depresyonlu bloglar görüyorum etrafta.. evet insan mutsuzken daha çok yazma ihtiyacı hissediyor da lahana dolmalarım, aslında karşıdaki kişi okumuyor pek, ya da okusa da zevk almıyor yahu. içim sıkılıyor, daralıyorum..



ee ben de yazıyorum bazen mutsuz mutsuz yazılar?

sustum.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Darbukacı Ceylan

Kadıköy'de, konservatuvarın hemen önünde çingene çiçekçiler var görmüşsünüzdür mutlaka, işte o çiçekçilerin küçük ve yetenekli çocuklarından biriyle tanıştım bugün. Darbukacı Ceylan.. Okula gidip gelirken görüyordum bu kızı, bazen önünde koca bir kalabalık, darbuka çalıp, şarkı söylüyor. Öyle güzel sesi var ve bunu öyle güzel kullanıyor ki, bir kaç defa ben de çalışma odasından pencereye fırladım onun için.. Ve nihayet bugün, tanıştım onunla. Önce yanıma geldi ve "bozuk paran var mı abla" diye sordu, elimi çantama daldırdım, ama yoktu gerçekten param, keşke olsaydı dedim.. Biraz muhabbet ettik Ceylan'la, bu arada olabilecek en güzel renkteydi gözleri, saçları dalga dalga, bakımsız ama, özenle tolanmış gibi gözüküyordu. Ayak üstü lafladık küçük hanımla, müzik okumak istiyormuş, konservatuvarı kazanıp, öğretmen olmak istiyormuş, heyecanlandı bunları söylerken, gözleri ışıldadı, "senin gibi olucam abla".. İşte o an gururlandım ben. Keyiflendim, Ceylan'ın yanaklarından makas alıp, eve geldim.. Hatta öyle gaza geldim ki, ders bile çalıştım, valla bak..

Öyle işte lahana dolmalarım, hadi öperim..

18 Nisan 2010 Pazar

müsamere kolu



eğer öğretmen çocuğuysanız, ilkokul ve lisede belirli gün ve haftaların demirbaşısınız demektir. nerde kompozisyon var, şiir var sen okursun. o yetmezmiş gibi andımızı da sen okursun, sonra yıl sonunda karnende bütün dersler pekiyi olur, kırmızı kurdele alırsın, komşulara karneyi gösterip hediye umarsın, onlar da vere vere evdeki dandik biblolardan birini verir... bu yetmezmiş gibi bir de müzik okumaya başladım. bu sefer evin de müsamere kolu benden soruldu. peki büyüdük üniversiteli olduk da ne değişti? şöyleki, tatilde eve misafir gelen öğretmenlerin (ki bu insanlar yıllar önce dersine giren kadınlar, teyze mi desem hocam mı desem stresi) odama doluşup, "hadi kızım bize bir şarkı çal" demeleri, üzerimdeki stresi düşünebiliyor musunuz? kırmamak için bir şarkı çalıyorum piyanoda, yok efendim yetmiyor. ordan annemiz atılıyor hemen, "kızım hem çal hem söyle" olabildiğince yapmacık gülümseyerek ki bunu özellikle daha yapmacık bir şekilde olmasına zorluyorum, şarkılar çalmaya başlıyorum haha ne mi, "the cure- love song, nirvana- smells like teen spirit, kurban- yalan" höhehhe böyle ortamlarda kendimi de eğlendirmenin yolunu buldum sonunda, zaten ne çalsam, ne söylesem, alkışlayacak ten rengi çoraplı bir hayran kitlem var.

sadet: işte bu anlattığm şey var ya bunu bile özledim ben, annem seni özledim, baba seni çok çok özledim...

17 Nisan 2010 Cumartesi

ödülsüz soru

ferzan özpetek'in yeni filmi "mine vaganti" güzel bir film, güzel güzel bir sürü yakışıklı italyan var zaten..

italyanca mı,
fransızca mı,
ispanyolca mı?

6 Nisan 2010 Salı

transparan beyin



kıllı bacaktan ağda partilerine ( ağdadan nasıl parti oluyorsa artık), pantolondan eteğe, tşörte, güneş gözlüğüne ve çıkalım dolaşalım, coşalım mevsimine hoşgeldik sonunda lahana dolmalarım. özellikle sınavlar ve gün ortasında ortalığı karanlığa büren bulutlar canınızı sıkıyor ne yazık ki ama tatil de yaklaşıyor be. 3 AY! malak gibi yatacağım evet..

ha öyle ciddi ve konulu bir yazı değil bu şimdiden uyarayım..

gitgide çıldırıyorum okulda ama çok memnunum, bu nasıl oluyor, sormayın bilmiyorum ben de..

bir müzisyene "ne tür müziklerden hoşlanırsın?" diye sormayın arkadaşım, bıktık valla bıktık ama.

insan "sanat tarihi" dersi alıyorsa eğer, kendini çok entellektüel hissedebilir, hah işte o his yanlış bir his, tecrübeyle sabit elbet..

temmuz ayında istanbul'da opera festivali olacak, her hafta yeni opera.. bu fırsatı kaçırmayın!

kadında uzun saç güzeldir.

çok gay arkadaşım olmaya başladı, iyiler hoşlar ama..

the oz gittiği düğünde oynadı mı diye merak ediyoruz, bana ulaşsın!

blog yazmaz oldum da bakıyorum şu sağdaki chat zımbırtısına insan bir şeyler yazar özledik der, özlemedik der, özlü söz yazar.. piiiii kimse girmiyor buraya demek ki..

beyni transparan bir insan olduğum için düşüncelerimi okumakta güçlük çekebilenlere selam olsun.. kalbi transparan insanlara da sevgilerimi iletiyorum...